İnsan Ruhu, Karanlık Tarafını Ortaya Çıkarmak İçin Uygun Ortamı Bekler…
Lord of the Flies (Sineklerin Tanrısı) filmi, Sir William Golding’in 1954 yılında yazdığı aynı adlı romandan uyarlanmıştır. 1990 yılında çekilen filmin yönetmenliğini Harry Hook yapmıştır. Film, soğuk savaş döneminde yolcu dolu bir uçağın okyanusa düşmesi sonucunda; hayatta kalmayı başaran bir grup çocuk askeri okul öğrencisinin adada verdikleri yaşam mücadelelerini ve kendi aralarındaki iktidar – güç çatışmalarını konu almaktadır.
Film, bir kaza sekansı ile başlamaktadır. Kazada kurtulan çocuklar dışında; kafasına ağır darbe almış, akli dengesini kaybettiği görülen ve kıyafetinden pilot olduğu anlaşılan bir yetişkin kurtulmuştur.
Çocuklar, ıssız bir adada tamamen yalnız oldukları görülmektedir. Yaptıkları ilk iş aralarında bir lider seçmektir. Yaşça en büyük olan Ralph ve Jack adanın liderleri olarak seçilmektedir. Ralph; daha korumacı, vicdanlı ve duygusal biriyken Jack ise kavgacı, askeri hiyerarşiyi savunup iktidar gücünün tek hâkimi olmak istemektedir. Öne çıkan bir diğer karakter ise okulunda çok sevilmediği anlaşılan Domuzcuk lakaplı, şişman ve gözlüklü çocuktur. Domuzcuk, güç, iktidar, askeri hiyerarşiyi savunmayan, akılcı düşünebilen, bir çocuk olduğu görülmektedir.
Çocuklar denizde bir deniz kabuğu bulup bunu şeytan minaresi olarak adlandırmaktadırlar. Şeytan minaresini; düzenin, eşitliğin, adaletin ve elinde tutanın konuşma hakkına sahip olduğu bir simgeye dönüştürüldüğü görülmektedir.
Adanın yüksek bir noktasında ateş yakıp iletişim kurmaya çalışmaktadırlar, bu noktada akılcı düşünceyi temsil eden Domuzcuk gözlüğünü bir büyütece çevirir ve ateş yakılır. Çıkan ateşle çevredeki bir ağaç yanarken ağacın da çevresinde bir tahribat oluştuğu görülmektedir. Ateş yakmak hem yardım çağırmak hem de hayatta kalmak için zaruri bir ihtiyaç olduğu görülmektedir. Çocuklar ateşin sönmemesi için ateş nöbeti tutmakta ateş söndüğünde domuzcuğun gözlüğüne ihtiyaç duyulmaktadır. Domuzcuğun gözlüğü, ada yaşamı için önemli bir eşya konumuna gelerek ilkel bir yaşam anlayışında teknolojinin ve insan yeteneğinin doğaya hâkim olabileceğini temsil etmektedir.
Çocuklar, ilk zamanlar sıradan bir çocuk gibi adada keyif çıkarabilecekleri bir şeyler bulurlar. Ada, yalnızca çocukların olduğu ve hiçbir yetişkin müdahalesi olamadığı bir yer olmasına rağmen insanoğlunun alt benliğindeki; rekabet, güç elde etme, sahip olma, yönetme güdülerinin koşul oluştuğunda her yaştan insanı bir canavara dönüştürebileceği görülmektedir.
Ralph ve Domuzcuğun öncülük ettiği grup; adadan kurtulmak için çeşitli yollar denemeyi savunurken Jack’in öncülük ettiği grup ise avlanmayı, adaya yerleşmeyi ve koloni kurmayı savunmaktadır. Bu fikir ayrılığı sonucunda; çocukların daha kesin gruplaştığı ve iki farklı yaşam alanı kurdukları görülmektedir. Domuzcuk, film boyunca Ralph ile aynı düşünce etrafında birleşebilirken Jack’in savunduğu düşünce ile karşı karşıya geldiği görülmektedir.
Avcı Jack’in grubu ellerindeki tek bıçak ve sivri hale getirdikleri mızraklarla adada yaşayan domuzları avlamaya çalışmaktadırlar. Avcılık anlayışını benimseyen Jack, ilk denemesinde domuzu avlayamaz. Daha sonra domuzu yaralayarak domuz ’un kanıyla yüzüne kamuflaj çizer. Bu noktada, Jack’in benliğindeki ‘’İd’’ yani alt benlik ortaya çıkmaktadır. Bundan sonra yapacağı her türlü eylemi yüzüne çizdiği kamuflaj maske arkasından yaptığı görülmektedir. Kamuflajlı Jack İd’in kontrolü altına girdiği tespit edilmektedir. Jack’in grubuna dahil olan bütün çocukların bu kamuflajı yaptığı görülmektedir. Bu durumun onlar için de geçerli olduğu görülmektedir.
Yaralı olarak ortadan kaybolan Pilot, mağaraya girmiştir. Çocuklar, mağaranın içini göremediklerinden dolayı karanlıktan gelen seslerin bir canavardan geldiğine inanmaktadırlar. Jack, avladığı bir domuzun kafasını kesip mağara önüne koyup somutlaştırdığı canavara ikram ettiği görülmektedir. Canavarın somutlaştırılması, çocukların alt benliklerindeki canavarın ortaya çıkışını temsil etmektedir.
Jack, kendi kolonisini kurarak yüksek bir noktayı kale olarak seçmiştir. Yanındaki çocukları da kendi koyduğu birtakım kurallarla yönetmektedir. Jack’in grubu, Ralph’ın gurubunu çeşitli gece baskınlarıyla taciz eder ve adanın ortak malı olarak görülen bıçağa el koyduğu görülmektedir. Jack, gücünü kullanarak daha sonra Domuzcuğun gözlüğüne de el koyduğu görülmektedir. Jack’in grubu, kıyafetleri, ellerindeki mızraklar ve çeşitli domuz dansı ritüelleriyle vahşi bir kabileyi temsil ettikleri görülmektedir.
Jack, canavarı öldüreceğini söyleyerek adada gücünü iyice arttırmış ve Ralph’ın grubundaki birçok kişiyi kolonisine katmıştır. Ralph, iyi niyetini, barışçıl anlayışını sürdürmektedir. İyi niyet ve barışı temsil eden bir diğer karakter olan Simon ise canavarın aslında Pilot olduğunu öğrenir. Bunu diğer çocuklara söylemek için koşmaktadır. O sıralar ateş etrafında bir ayin yapıyormuş gibi davranan Jack’in grubu tarafından, canavar zannedilerek gece karanlığında öldürülür. Jack’in temsil ettiği saf kötülüğün nesnel kötülüğe, cinayete dönüştüğü görülmektedir. Ralph ve Domuzcuk artık iyice yalnız kalmıştır. Adadan kurtulmak için çeşitli düşünceleri ve umutları halen devam etmektedir. Domuzcuk da Jack’in ekibi tarafından öldürülür. Filmde, ölen iki karakter de kötülük karşısında iyiliği temsil ettiği görülmektedir. İyiliğin son temsilcisi Ralph ise öldürülme korkusuyla Jack’in grubundan kaçmaktadır. Jack’in grubu, Ralph’ı yakalamak için bütün adayı ateşe vermiş ve yok etmiştir. Ralph, Jack’in grubundan kaçarken adaya çıkarma yapmış bir grup askeri karşısında bulur. Komutan, gördüğü manzara karşısında tek cümle eder. ‘’ Ne yapıyorsunuz siz?’’ Jack’in grubu modern silahlarla donanmış askerleri karşılarında görünce şok oldukları görülmektedir. İlkel savaş aletleri ile modern savaş aletlerinin bir kontrast oluşturduğu görülmektedir. Jack’in sahip olduğu askeri güç orada son bulmuştur.
Sonuçla; Jack’in temsil ettiği insanoğlu yapısı, kişisel hırslar, güç elde etme, yönetme, sahip olma güdüsüyle hem insanlığı yok etmekte hem de doğayı yok etmektedir. Alt benliğini kontrol edemeyen insanlarının uygun koşullarda bir canavara dönüşebileceği tespit edilmiştir. Bir adada çocuklar üzerinden tasvir edilen bu distopya, aslında içinde yaşadığımız gerçek dünyanın bir temsilidir. Yaşadığımız dünyanda da kötülüğün göreceli olarak kazandığı temsil edilmektedir. Hayatta kalan tek iyi karakter Ralph ise kötülük karşısında iyiliğin sürdürebileceğini ve umudu temsil etmektedir.