Agora Filmi: Tarihin Değiştiremediği Bir Son…

 

Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye’de geçen hikâyede bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia’nın hayatı merkeze alınıyor.
yönetmen Alejandro Amenábar’ın yönettiği 2009 yapımı filmin başrolünde Rachel Weisz, Max Minghella ve Oscar Isaac yer almaktadır.

Filmin adı Agora; Eski Yunanca ’da sosyal, ticaret ve politik yönlerde öneme sahip “şehir merkezi” anlamına gelmektedir. Film, 4. Yüzyılın Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki bugünün Mısır sınırlarında olan İskenderiye’de geçmektedir.

Hypatia, İskenderiye kütüphanesi’nin bilinen son yöneticisi Theon’un kızıdır ve kütüphanede her dinden öğrencisine astronomi, felsefe, matematik ve geometri dersleri veren idealist bir pagan bilim insanıdır. Hypatia, dogmatik düşüncelere her seferinde karşı çıkan, mevcut doğruları da sürekli sorgulamaktadır. Öğrencilerine öğrettiği bilgilerin de yanlış olabileceğini söylemekte ve yaşadığı çağın tabularını kabul etmemektedir.

Dönemin arka planına baktığımızda; Roma İmparatorluğu eski gücünü yitirmekte, Hristiyanlık daha fazla kabul edilmektedir. Ayrıca filmin anlattığı dönem, dini hoşgörünün olamadığı, dini liderlerin siyasiler üzerinde büyük etkisinin olduğu bir dönemdir. Paganlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında geçen din savaşlarını ayrıca dinin, o dönemin şartlarında bilimi asla kabul etmemesini anlatmaktadır. Bilim çalışmalarının özellikle de bir kadın tarafından yapılması dini liderler ve halk tarafından cadılık, tanrı tanımazlık olarak görülmektedir.

Filmde, üç farklı dine mensup halkın anlaşmazlıkları, hoşgörüsüzlükleri ve bunların sonucunda olan çatışmalar ve ölümler anlatılmaktadır. Filmde bir dine bakış savunulmamaktadır. Yönetmen, belirli bir dinin tarafı olarak kamera arkasında durmamaktadır. Hristiyanlıkta tek tanrı inancı ve onun mucizeleri gösterilmektedir.  Kendi dinine mensup ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmek de onlara göre bir mucizedir. “Mucize bir ekmeği paylaşmaktır.” Pagan inancını temsil eden ve İskenderiye kütüphanesini kontrol edenler ise put inancını benimsemektedir. Ayrıca bilim, sanat, aydınlanma ve felsefi düşünceyi kabul etmektedirler. Hypatia’nın hayali, Pagan inancını da yansıtmaktadır. “Gökyüzünün sırrını çözdüğüm zaman, işte o zaman mutlu bir insan olarak öleceğim.”  Yahudiler ise yine Hristiyanlar tarafından istenmemektedirler. Karşılıklı intikamların alındığı çatışmalar film boyunca da sürmektedir. Yahudiler, tiyatroda saldırıya uğramıştır. Onlar için önemli olan bir günde ve savunmasız oldukları bir zamanda saldırı gerçekleşmiştir. Bu sahnede Yahudilerin sanata önem verdikleri görülmektedir.

Filmin hikayesinin bir diğer düzlemi ise Hypatia’nın kölesi Davus ile öğrencisi ve sonradan şehrin valisi olan Orestes’in Hypatia’ya olan aşkı üzerinden ilerlemektedir. Hypatia, Orestes’in bu aşkına karşılık vermemiş ve onun danışmanlığını yapmaktadır. Hypatia için aşk dünyayı ve gökyüzünü keşfetmektir.

Hypatia’nın bu çalışmalarını, uzun yıllar sonra Kepler’in 17. yüzyıl gezegensel hareket yasaları ile tanımladığı görülmektedir. 

Dönemin en önemli kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesi, birtakım din tüccarları tarafından yok edilmiştir. Kütüphane, küçükbaş hayvanların beslendiği bir ahıra dönüştürülmüştür.

Hristiyanlar şehirde gücünü iyice arttırmış, Yahudi ve Paganları yok etmeye devam etmişlerdir. Şehrin yönetimindeki etkisi, tanrıya değil felsefeye inanırım sözünü her seferinde dile getiren Hypatia’nın, film ilerledikçe düşmanları artmış ve filmin sonunda dini bağnazlar tarafından suçlu bulunup öldürülmüştür.

Hypatia’nın, İskenderiye kütüphanesinin yaşadıkları dinler arası savaştan çok bilim ve din savaşı olarak görülmektedir. Tarihsel olarak bilim adamları ile dogmatik düşünceler sürekli karşı karşıya gelmektedir. Bunun sonucunda insanlar ölmekte ve insanlık tarihinde kara lekeler oluşmaktadır.

Filmin geçtiği tarihteki gerçek hikâyeden günümüze kadar geçen yaklaşık 1.700 yılda değişmeyen bazı ortak gerçekler olduğu görülmektedir. Kadının toplumdaki değerine, sorumluluklarına, bilime katkısına tarih boyunca belirli bir noktadan bakılmaktadır.  Filmde anlatıldığı gibi özellikle dini liderlerin yönettiği veya yönetim üzerinde ciddi hegemonyası olan ülkelerde bu gibi olayların halen yaşandığı dikkat çekmektedir. Bu bağlamda; kadına, bilime, sanata değer vermeyen toplumların din kisvesi altında yaşananlar hafızalarda yer etmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top