Etiket: feminizm

  • Orlando (1992) – Feminizm ve Toplumsal Cinsiyet

    Orlando (1992) – Feminizm ve Toplumsal Cinsiyet

    Orlando filmi, Virginia Woolf’un 1928 yılında yazdığı aynı adlı romandan, 1992 yılında yönetmen Sally Potter tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Ayrıca yönetmen, 1978 yılında kurulan Feminist Improvising Group adında doğaçlama avangart caz ve deneysel müzik yapan bir toplulukta yer almaktadır.

    Film, İngiltere’de 1600’lü yıllardan itibaren yaşamakta olan lord ve şair Orlando’nun (Tilda Swinton) yaklaşık 400 yıllık hayatının dönemleri konu edinmektedir. Filmde kadın görünümlü erkek olarak tasvir edilen Orlando, derin uykulara yatmakta ve kendini zamansal bir değişimin içinde bulmaktadır. Bu süreç içinde hiç yaşlanmaz ve bir zaman uyandığında bedensel değişime uğrayarak tamamen kadın vücuduna sahip olmuştur.

    Gherardi’ye (2005) göre feminizm “Kadın nedir?” sorusunu temel alır ve bu soruya feminist teorilerin arasındaki farklılıkları şekillendiren üç cevap verir. Beden, toplum, kültür veya politika, dil.

    Beden: Biyolojik ve fiziksel görünüm bağlamında erkek ve kadın cinselliği ve çocuk doğurma kapasitesi olarak bedeni temel dayanak noktası alan yaklaşımlar kadınların niteliklerini tanımlamak için dişil bedeni kullanır (Akt. Çetinel ve Yılmaz, 2016:122).

     Toplum, Kültür veya Politika: Bireylerin biyolojik ve fizyolojik olarak eril veya dişil bir bedene sahip olduğu doğrudur. Bununla birlikte bu bedenlere sahip olan bireylerin erkek ve kadın olarak kimlik kazanmaları içine doğdukları toplumsal kültür bağlamında şekillenir. Bir diğer ifadeyle fiziksel ve biyolojik farklılıklar çerçevesinde bireysel algı, tutum ve davranışlar toplumsal ve kültürel inanışlara göre biçimlenecektir (Akt. Çetinel ve Yılmaz, 2016:122).

    Orlando filmi, içinde adil kelimesi geçen bir film cümle ile başlamaktadır. Bir eşitsizliğin bir ötekinin olduğu mesajı verilmektedir. Anlatıcının eşliğinde filmin baş karakteri Orlando kameraya dönüp seyirciyle bakışır. Film yabancılaştırma unsurunu kullanarak bunun bir film olduğunu henüz filmin başında izleyiciye açık etmektedir.  Çeşitli bölümlere ayrılmış filmde, 1600 yılı yani filmin başlangıç yılı ölüm başlığında toplanmaktadır. Bu bölümde İngiltere Kraliçesi ölmektedir. 1610 yılında ise Aşk teması geçmektedir. Orlando, bir Rus leydisine âşık olup aradığını bulamamaktadır. Zaten nişanlı olan Orlando’ya karşı nişanlısı ‘’erkekler hepiniz aynısınız’’ söylemini gerçekleştirmektedir. Rus leydi tarafından sevgisine karşılık bulamayan Orlando da ‘’kadınlar hepiniz aynısınız’’ demektedir. 1700 yılına gelindiğinde Orlando aynı şekilde hiç yaşlanmamıştır. Fakat ayna karşısına geçtiğinde tamamen kadın vücuduna sahip olduğunu görmektedir. Lord yerine artık leydi olan Orlando, kadın kıyafetleri giymekte bir grup şair ve soylu tarafından kadınların küçük düşürüldüğü bir ortamda yer almaktadır. Lord olduğu dönemde büyükelçi olarak çeşitli yerlerde görev yapmakta ve sarayın en önemli görevlerine terfi etmiştir. Leydi olması ve cinsiyetindeki karmaşa dolayısıyla miras ve görevlerinin askıya alındığı belirtilmektedir. Arşidük Harry, kendisi ile evlenmesini böylelikle tekrar bir şeylere sahip olabileceğini söylemektedir. Özgür bir ruha sahip olan Orlando, ataerkil sahiplenmeyle karşı karşıya kalmıştır.

    Gherardi’nin beden kavramında, kadının niteliği belirtilirken doğurganlığı üzerinden bir dayanak noktasına varılmaktadır. Daha sonra Orlando’nu kadın olduğu kabul edilir ama mirasçısının olabilmesi için bir erkek çocuk dünyaya getirmesi gerektiğine karar verilmektedir. Toplum, kültür veya politika üzerinde ki değerlendirmede, Orlando’nun kadın kimliğinin kabul edilmesi, sahip olduğu birçok değerin ve niteliğin ona koyulan kurallar çerçevesinde ele alınması gerektiğine hükmeder.

    Feminist hareketler, toplumdaki kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bedensel dönüşümünde, ‘’ben aynı Orlando sadece bedenim farklı’’ şeklinde bir cümle kullanmaktadır. Sadece cinsiyetin farklılaşması bütün saygınlığını olumsuz yönde etkilemektedir.  Toplumsal cinsiyet ayrımının net bir şekilde görüldüğü filmde, Orlando bir adamla tanışmaktadır. Eş adayı olarak gördüğü adamın daha sonra ayaklarını yıkadığı görülmektedir. Çocuk sahibi olabilmek veya eş vazifesi olarak görülen bir rolün temsilidir.

    Toplum, kadına ve erkeğe farklı roller yüklemektedir. Orlando, iki rollüde sahiplenmiş bir karakterdir. Kadına dönüşümünü, ilk etapta onda sadece fiziksel bir farklılık olarak görmektedir. Lord ve daha sonra Leydi olduktan sonra da aynı karakter yapısını sürdürmek istemektedir. Toplumun veya baskın tarafın ona birtakım dayatmaları sonucunda evlenmesi veya çocuk sahibi olması gerektiğine karar verilmektedir. Ataerkil toplum düzeni içinde yüzyıllar boyunca kadına yüklenen görevlerle birlikte film içinde de Orlando’nun sosyal ve siyasal birtakım haklarının engellendiği, ayrıca cinsiyet değişiminin sonrasında daha önceden sahip olmuş hakların sorgulandığı görülmektedir. Filmin çekildiği dönem olan 1990’lara kadar yaşamını sürdüren Orlando, ayrıca çocuk sahibi olmuş ve yaşananları romanlaştırmıştır. Yazılan romanın anlatıcısı olarak da düşünülebilen film, başladığı nokta olan bir ağacın altında son bulmaktadır.

    Kaynakça:

    Çelik, F. (2015). Virginia Woolf’un “Orlando”sunda Cinsiyet Dönüşümü. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi. Folklor/edebiyat, 21 (84).

    Çeti̇nel, E, Ersoy Yılmaz, S. (2016). Feminist Teori: Yönetim ve Organizasyon Alanına Eleştirel Bir Yaklaşım. Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6 (2), 119-148

    Nalbant, F, Korkmaz, T. (2019). Feminist Teori Temelinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Türkiye Bağlamında Değerlendirilmesi. Artvin Çoruh Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 5 (2), 165-186.

    Taş, G. (2016). Feminizm Üzerine Genel Bir Değerlendirme: Kavramsal Analizi, Tarihsel Süreçleri ve Dönüşümleri. Akademik Hassasiyetler, 3 (5).

    İnternet Kaynakları:

    https://filmloverss.com/bir-aliskanliktan-ibaret/., Erişim Tarihi: 02.01.2021.

    https://filmhafizasi.com/orlando-1992/., Erişim Tarihi: 02.01.2021.

    http://www.dipnotkitap.net/ROMAN/Orlando.htm., Erişim Tarihi: 02.01.2021.

    https://oggito.com/icerikler/orlando-gule-oynaya-sinirlari-Ihlal-etmek-jeanette-winterson/8527., Erişim Tarihi: 02.01.2021.

    https://en.wikipedia.org/wiki/Orlando_(film),. Erişim Tarihi: 02.01.2021.

  • Agora Filmi: Tarihin Değiştiremediği Bir Son…

    Agora Filmi: Tarihin Değiştiremediği Bir Son…

     

    Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye’de geçen hikâyede bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia’nın hayatı merkeze alınıyor.
    yönetmen Alejandro Amenábar’ın yönettiği 2009 yapımı filmin başrolünde Rachel Weisz, Max Minghella ve Oscar Isaac yer almaktadır.

    Filmin adı Agora; Eski Yunanca ’da sosyal, ticaret ve politik yönlerde öneme sahip “şehir merkezi” anlamına gelmektedir. Film, 4. Yüzyılın Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki bugünün Mısır sınırlarında olan İskenderiye’de geçmektedir.

    Hypatia, İskenderiye kütüphanesi’nin bilinen son yöneticisi Theon’un kızıdır ve kütüphanede her dinden öğrencisine astronomi, felsefe, matematik ve geometri dersleri veren idealist bir pagan bilim insanıdır. Hypatia, dogmatik düşüncelere her seferinde karşı çıkan, mevcut doğruları da sürekli sorgulamaktadır. Öğrencilerine öğrettiği bilgilerin de yanlış olabileceğini söylemekte ve yaşadığı çağın tabularını kabul etmemektedir.

    Dönemin arka planına baktığımızda; Roma İmparatorluğu eski gücünü yitirmekte, Hristiyanlık daha fazla kabul edilmektedir. Ayrıca filmin anlattığı dönem, dini hoşgörünün olamadığı, dini liderlerin siyasiler üzerinde büyük etkisinin olduğu bir dönemdir. Paganlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında geçen din savaşlarını ayrıca dinin, o dönemin şartlarında bilimi asla kabul etmemesini anlatmaktadır. Bilim çalışmalarının özellikle de bir kadın tarafından yapılması dini liderler ve halk tarafından cadılık, tanrı tanımazlık olarak görülmektedir.

    Filmde, üç farklı dine mensup halkın anlaşmazlıkları, hoşgörüsüzlükleri ve bunların sonucunda olan çatışmalar ve ölümler anlatılmaktadır. Filmde bir dine bakış savunulmamaktadır. Yönetmen, belirli bir dinin tarafı olarak kamera arkasında durmamaktadır. Hristiyanlıkta tek tanrı inancı ve onun mucizeleri gösterilmektedir.  Kendi dinine mensup ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmek de onlara göre bir mucizedir. “Mucize bir ekmeği paylaşmaktır.” Pagan inancını temsil eden ve İskenderiye kütüphanesini kontrol edenler ise put inancını benimsemektedir. Ayrıca bilim, sanat, aydınlanma ve felsefi düşünceyi kabul etmektedirler. Hypatia’nın hayali, Pagan inancını da yansıtmaktadır. “Gökyüzünün sırrını çözdüğüm zaman, işte o zaman mutlu bir insan olarak öleceğim.”  Yahudiler ise yine Hristiyanlar tarafından istenmemektedirler. Karşılıklı intikamların alındığı çatışmalar film boyunca da sürmektedir. Yahudiler, tiyatroda saldırıya uğramıştır. Onlar için önemli olan bir günde ve savunmasız oldukları bir zamanda saldırı gerçekleşmiştir. Bu sahnede Yahudilerin sanata önem verdikleri görülmektedir.

    Filmin hikayesinin bir diğer düzlemi ise Hypatia’nın kölesi Davus ile öğrencisi ve sonradan şehrin valisi olan Orestes’in Hypatia’ya olan aşkı üzerinden ilerlemektedir. Hypatia, Orestes’in bu aşkına karşılık vermemiş ve onun danışmanlığını yapmaktadır. Hypatia için aşk dünyayı ve gökyüzünü keşfetmektir.

    Hypatia’nın bu çalışmalarını, uzun yıllar sonra Kepler’in 17. yüzyıl gezegensel hareket yasaları ile tanımladığı görülmektedir. 

    Dönemin en önemli kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesi, birtakım din tüccarları tarafından yok edilmiştir. Kütüphane, küçükbaş hayvanların beslendiği bir ahıra dönüştürülmüştür.

    Hristiyanlar şehirde gücünü iyice arttırmış, Yahudi ve Paganları yok etmeye devam etmişlerdir. Şehrin yönetimindeki etkisi, tanrıya değil felsefeye inanırım sözünü her seferinde dile getiren Hypatia’nın, film ilerledikçe düşmanları artmış ve filmin sonunda dini bağnazlar tarafından suçlu bulunup öldürülmüştür.

    Hypatia’nın, İskenderiye kütüphanesinin yaşadıkları dinler arası savaştan çok bilim ve din savaşı olarak görülmektedir. Tarihsel olarak bilim adamları ile dogmatik düşünceler sürekli karşı karşıya gelmektedir. Bunun sonucunda insanlar ölmekte ve insanlık tarihinde kara lekeler oluşmaktadır.

    Filmin geçtiği tarihteki gerçek hikâyeden günümüze kadar geçen yaklaşık 1.700 yılda değişmeyen bazı ortak gerçekler olduğu görülmektedir. Kadının toplumdaki değerine, sorumluluklarına, bilime katkısına tarih boyunca belirli bir noktadan bakılmaktadır.  Filmde anlatıldığı gibi özellikle dini liderlerin yönettiği veya yönetim üzerinde ciddi hegemonyası olan ülkelerde bu gibi olayların halen yaşandığı dikkat çekmektedir. Bu bağlamda; kadına, bilime, sanata değer vermeyen toplumların din kisvesi altında yaşananlar hafızalarda yer etmektedir.