Serap’ın Bitmeyen Kâbusu: Aaahh Belinda Filmi

Feminizm, toplumdaki kadın-erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan muhalif bir harekettir. Toplumun; sosyal, ekonomi gibi alanlarda yalnızca kadına yüklediği veya dayattığı birtakım görevlerin eşitsizliğini feminizm akımı kabul etmemektedir. Tarih boyunca kadınlar birçok alandaki haklarına erkeklerden daha sonra kavuşmuşlardır. Bu durumdan dolayı toplumdaki kadınlar; sosyal haklarını, ekonomik haklarını, siyasal haklarını ve özgürlük haklarını kolay elde edememişlerdir. Böylelikle en temel bireysel haklarına oldukça geç sahip olmuşlardır. Örneğin; Seçme ve seçilme hakkı kadınlara birçok ülkede çok geç tanınmıştır. Bu haklar kadınlara, 20. Yüzyılın başlarında ve ortalarında birçok ülkede daha yeni verildiği bilinmektedir.

‘’Aaahh Belinda, Atıf Yılmaz‘ın yönettiği ve başrolünde Müjde Ar‘ın oynadığı 1986 yapımı Türk filmi. Filmin senaryosu Barış Pirhasan‘a aittir. Serap, modern ve başarılı bir tiyatro oyuncusudur. Pişirmek, temizlik ve çocuk doğurmaktan ibaret olan kadına biçilmiş geleneksel rolü hor görmekte, dönemin şartlarına nazaran Avrupai bir yaşam sürmektedir. İlk defa bir reklam filminde oynamayı kabul eder. Piyasaya yeni sürülen Belinda isimli şampuanın reklamında Naciye isimli, iki çocuklu, tipik bir ev kadınını canlandıracaktır. Çekimler esnasında boyut değiştirerek birden kendini Belinda reklamındaki Naciye olarak bulur’’ (Wikipedia/Aaahh_Belinda).

Filmin başında, Serap (Müjde Ar) ile Suat’ın (Yılmaz Zafer) konuşmalarında en büyük korkusunun hayatını sadece bir ev kadını olarak geçirmek olduğu görülmektedir. Serap’ın toplumun kadınlara öncelikli olarak yüklediği görevlerin dışında bir hayat sürmektedir.

Reklam çekiminde rol icabı da olsa Serap, ev kadını olan Naciye’yi canlandırmakta zorlanmaktadır. Reklam icabı rol ile gerçekteki toplumun kadına yüklediği rol, Serap’ın idealine ve benimsediği hayata çok uzaktır.

Şampuan reklamında ise kadının metalaştırıldığını görmekteyiz. Reklam filminde kadın saçlarıyla kocasının dikkatini çekmektedir. Şampuanı kullanan kadınların, kocalarını etkilemede şampuanı araç olarak kullanması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Kadının saçları güzel olmalı ve kocasını etkilemelidir mesajı verilmektedir. Belinda şampuanıyla saçlarını yıkadığı çekimde bir anda kendisini rolünü yaptığı Naciye karakterinin kendisi olur.

Naciye, çekirdek bir ailenin gündüz işine gidip akşam ev işlerini yapıp çocuklarına bakan bir kadını temsil etmektedir. Kocasının ondan, çocuklarının ondan birtakım beklentileri vardır ve bu beklentilere cevap vermek zorunda kalmıştır. Naciye’nin hayatına mahkûm olan Serap bu durumu kabullenmekte zorluk çekmektedir. Çünkü o, bütün bu beklentilerin çok uzağında bir karakterdir. Serap, kendi hayatına dönme konusunda mücadele eder ama en sonunda akıl hastanesine dahi düşer. Bu bağlamda Naciye’nin yaşadığı hayat Serap’a göre delilik, kabul edilemez bir hayattır. Bu iki farklı karakterin çatışmasını filmin tamamında görmek mümkündür. Naciye karakteri, toplumun kadına yüklediği görevleri temsil eden bir karakter olarak; çocuk bakmak, temizlik yapmak, yemek yapmak, kocasının isteklerini yerine getirmek gibi birçok toplumsal rolü taşımaktadır.

Füsun Demirel’in canlandırdığı Feride karakteri ise Naciye karakteri gibi gelenekselleştirilmiş bir ev kadını temsilidir. Feminizmi temsil eden Serapla, Feride’nin birlikte vakit geçirmesi sonucunda Feride’nin kendisine yüklenen bu rollerden dolayı rahatsız olduğu görülmektedir. Ama onunda başka bir çaresi yoktur, ev kadını rolünü üstlenmesi gerekmektedir. Naciye karakteri gibi Feride karakteri de Belinda şampuanının kadına yüklediği görevlerin temsilleridir.

Filmin sonlarına doğru Serap, Naciye’nin hayatını kabul etmiş gibi yapmaktadır. Çocuklarına, kocasına, kocasının ailesine karşı idealize edilmiş ve gelenekselleşmiş bir ev kadını olmuştur. Babaannenin torunlarına söylediği dunganga şarkısını çocuklarına söylediği görülmektedir. Bu rolleri gerçekleştirdiğinde yani toplumun ve ailesinin ondan beklediği görevleri yerine getirdiğinde takdir edilip evde kabul görmektedir.

Naciye’ye dönüşen Serap bir taraftan da çok sevdiği tiyatroya kendini kabul ettirmiştir. Prova esnasında gelenekselleştirilmiş koca gelir ve Serap’ı döverek oradan çıkarır. Serap’ı götürdüğü yer ise babasının evidir. Burada şu düşünce geçmektedir; eğer bizim idealize ettiğimiz bir kadın olmazsan gideceğin yer babanın evidir. Burada baba evi, kadının atıldığı veya değersiz gösterildiği bir ev olarak temsil edilir. Baba evine geri dönmek, toplumun kadına yüklediği rolleri yerine getiremeyen bireylerin cezasının temsili olarak karşımıza çıkmaktadır. Filmin sonunda Naciye rolünü benimseyen Serap, reklam çekiminin sonunda yeninden eski haline döner. Bir kabustan uyanmış gibi çevresine bakar. Serap’ın Naciye’nin hayatına mahkûm olup yaşadığı bu kâbus, onun için çöldeki optik bir yanılma anlamına gelen serap veya korktuğunun başına gelmesi olarak görülmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top